Din aleminin sanal buluşma platformu!
Yeni Sayfa 1

Favorilerime Ekle   Anasayfam Yap

Genel Sunumlar İlköğretim Sunumları İlköğretim ve Lise Sınıfları Ortak Sunumlar Lise Sunumları  
Yeni Sayfa 1
KUR'ÂN TİLAVETİNDE KEMİYET Mİ? KEYFİYET Mİ? Ayşe ÜNAL AYDIN

Ülkemiz insanının Kur’ân-ı Kerim’e olan ilgisi ve sevgisi, şartları, yaşları ne olursa olsun O’nu öğrenme yolundaki azim ve gayretleri bizleri hep mutlu etmiştir. Kur’ân-ı Kerim bizler için çoğu zaman, bir araya gelmemize vesile olan öncü bir rehber, doğum, düğün gibi özel ve güzel günlerimizde bereketini umduğumuz, ölüm gibi kederli anlarımızda acılarımızı kendisiyle hafifletmeye çalıştığımız kutlu bir yoldaş olmuştur.
Kur’ân-ı Kerim okumak her şeyden önce Efendimiz (S.A.V.)’in bir sünnetini ihya etmektir. Allâh-u Teala Kur’ân-ı Kerim’de Efendimiz’e hitaben
“Ey Muhammed! Kur’ân’ı tertil üzere oku” buyurmuştur.
Tertil; her harfi, hakkını vererek güzel, kusursuz bir şekilde, tecvid üzere telaffuz etmek, uzatma ve duruş kurallarına uygun olarak okumaktır. Sevgili Peygamberimiz bu emr-i İlahiye uygun olarak Kur’ânı tertil ile yavaş ve tane tane okumuşlar, Ashab-ı Kirama da aynı tarzda bir okuyuşu emir buyurmuşlardır. Bu emir Ashabın şahsında kıyamete kadar gelecek olan bütün ümmeti şamildir

Ne var ki; insanlarımızın Kur’ân’la buluşma isteği ne kadar sevindirici ise, O’nu okuyuş biçimleri de, bir o kadar üzücüdür. Zira Kur’ân okumak sünnettir ama, O’nu okuma tarzımız Efendimiz’in (S.A.V.) sünneti ile hiçbir şekilde benzeşmemektedir
Katıldığım Kur’ân toplantılarının hemen hepsinde O’nun, sanki yasak savar gibi, oldukça süratli ve gelişigüzel okunduğuna şahit olmuşumdur. Pek tabiidir ki, okuyanlar da bu konuda çok yeterli olmadıklarından böylesi bir okuyuş, çoğu zaman harflerin, harekelerin ve kelimelerin birbirine girmesine sebep olmakta, bu ise manayı bozacak kadar ciddi yanlışları beraberinde getirmektedir
Geçmiş yıllarda, Kur’ân-ı Kerim’i yeterince ehil olmayan kişilerden, denetimsiz bir şekilde öğrenen kimselerin böyle seri bir okuyuşa sahip olduklarını düşünmüştüm. Ancak daha sonra gördüm ki; bu tespit doğru olmakla beraber bu okuyuşun tek sebebi değildir. Sorun daha ziyade, insanların kısa sürede daha fazla okuma isteğinden kaynaklanmaktadır. Zira kısmen daha yavaş okuyan kimselere karşı ortaya koyulan tahammülsüzlük gösterileri bu düşüncemi doğrular mahiyettedir. Adı Kur’ân toplantısı olsa da, Kur’ân tilaveti için ayrılan süre az çok bellidir ve bu zaman zarfında, okunması elzem olan tüm sureler ısrarla okunmalıdır. Çünkü ne kadar çok okunursa o kadar çok sevap olacaktır.
Maalesef halkımız arasında yaygın olan görüş budur.

“ Öyleyse Rabbinizin hangi nimetini yalanlarsınız?”
anlamındaki mükerrer ayetiyle, Rahman Suresi de bu toplantıların vazgeçilmezleri arasındadır.
“er Rahmân, Alleme’l Kur’ân”
“ Rahmân Kur’ân’ı öğretti ”.

‘Kur’ân’ı Rahmân öğretmiştir ama, ne yazık ki Kur’ân bugün artık Rahmân’ın öğrettiği gibi okunmamaktadır.’

Bir hafızlık törenindeki konuşmamda böyle söylemiştim de, program sonunda dinleyicilerden biri sormuştu:
‘Kur’ân’ı Rahmân’ın öğrettiği gibi okumak ne demekti?’
Elbette bu, Efendimizin ve Ashab-ı Kiram’ın Kur’ân-ı Kerim’e bakış ve okuyuş tarzıydı. Muhakkak ki yavaş ve tane taneydi. Hz.Aişe Validemize, Efendimizin okuyuşu sorulduğunda; “Dinleyen bir kimse harflerini saymak istese sayabilirdi” şeklinde tarif etmişlerdi.
Yine bu, sadece lafızların telaffuzundan ibaret bir okuyuş değildi. O’nun hikmet ve esrarına vakıf olmaya çalışarak, O’nu hassas bir kalple okumaktı.

Son devir İslam düşünürlerinden Muhammed İkbal’in anılarında yer alan bir gençlik hatırası bu noktada çok önemlidir. O, her gün sabah namazından sonra düzenli olarak Kur’ân okumaktadır. Kendisini gören babası ona ne yaptığını sorar, O’da babasına Kur’ân okuduğunu söyler. Bu olay tam iki sene böylece devam eder. Sonunda Muhammed İkbal, kendisinin Kur’ân okuduğunu görmesine rağmen, babasının her gün aynı şeyi sormasından ona vermek istediği bir mesaj olduğunu anlar. Bu defa O, babasına sorar;
‘Babacığım, Kur’an okuyuşumla ilgili bana söylemek istediğin bir şey mi var?’
Babası, yine Muhammed İkbal’in kendi ifadesiyle, onun hayatına yön veren şu sözü söyler:
“Evladım, Kur’ân’ı, Rabbimiz tarafından sana indiriliyormuş gibi oku!”
O günden sonra İkbal, Kur’ân’a daha farklı bakar. Tüm benliğiyle O’na yönelip O’nu hissederek, anlamaya çalışarak okumaya başlar. Hiç kuşkusuz, O’nu Muhammed İkbal yapan da, işte bu duyuş ve sırrına erme çabasıyla okuyuş olmuştur.

Kur’ân’ı kalbi bir hassasiyetle okumanın yolu, her şeyden önce, ne okuduğunun farkında olmaktan geçer. Bu yüzden O’nu, gözümüzden önce gönlümüzle okumak istiyorsak, okuyacağımız sayfaların mealini, dilimizdeki karşılığını okumamız gerekir. Ne okuduğumuzu bilmek hem telaffuz, hem de duygu açısından bize ve tilavetimize çok şey katacaktır.

Kur’ân-ı Kerim dersinde bunları anlatmaya çalışırken bir öğrencim itiraz etmişti: “Meal okumak hemen hemen Kur’ân okumak kadar zaman alıyor. Bizler anlamıyla uğraşırken herkes daha çok hatim yapıyor. Böyle olunca bizler zaman ve sevap kaybetmiş olmuyor muyuz?”
Bunları söyleyen öğrencim Çevre Mühendisiydi ve teknik bir yaklaşımla bu kadar hesabi düşünmesi onun için doğaldı.

Oysa Kur’ân’ı okumak, O’na karşı olan üç vazifemizden yalnızca biridir.
Kur’ân-ı Kerim sadece okunmakla bile sevap kazandıran yegâne kitaptır ve kendisini okuyana şefaatçi olur, Ama O, sadece okunsun diye indirilmiş bir kitap değildir. Okunsun, manası anlaşılsın, kişilerin ve toplumların hayatında uygulansın diye gönderilmiştir.

“ Biz anlayasınız diye Arapça bir Kur’ân indirdik”. (Yusuf suresi)
İndirildiği toplumun dili Arapçaydı, Bu yüzden de anlaşılması murad edildiğinden dili Arapça olmuştur. Dolayısıyla O’nu okumak kadar anlamaya çalışmak ta ilahi bir emirdir ve bu gayretin en az okumak kadar Rabbimizi razı edeceği kesindir.

Kur’ân-ı Kerim, Allâh kelamı olmakla, sözlerin en güzelidir. Dolayısıyla en güzel kelamı yine en güzel, ya da öncelikle doğru olarak okuma zarureti vardır. Nihayetinde bizim gibi bir beşerle iletişim kurmamızı sağlayan konuşmalarımızda bile, kelimeleri özenle seçmeye, yerinde kullanmaya ve doğru telaffuz etmeye gayret ederken, gerçekte Allâh ile konuşmak demek olan Kur’ân tilavetini, daha çok okuma adına, dilimize kolay geldiği gibi, üstünkörü geçiştirivermenin kabul edilecek bir yanı yoktur.

Yine vurgulamak istediğim konudan ayrı olarak, Kur’ân’ı öğrenmekteki yetersizliklerinden dolayı eksik ve hatalı okuyanları görüyoruz. Günümüzde bu amaçla hizmet veren Kur’ân Kursları’nın varlığını düşündüğümüzde, ne Kur’ân’ı öğrenmemiş olmanın, ne de eksik ve hatalı okuyuşların Hak katında meşru bir mazeretinin olamayacağını düşünüyorum.
Rabbimiz elbette hiç kimseye gücünün üstünde sorumluluk yüklemeyecektir ama, O’nun bu vaadine sığınabilmek için herkesin, elinden gelen gayreti gösterdiğinden emin olması gerekir

Kur’ân-ı Kerim’e saygı göstermek demek, sadece O’nun zahirine saygılı olmak değildir. O’nun adabına uygun olarak ve tecvid kurallarına riayet edilerek okunması, O’na gösterilecek saygı ve ta’zimin başında gelir
Herkes tecvid kurallarını tamamıyla bilmeyebilir. Bu zaten gerekli de değildir. Bununla birlikte; Kur’ân okuyan herkesin okuyuşunu, manayı bozacak hatalardan kurtaracak kadar tecvid bilmesinin farz olduğu unutulmamalıdır.

Efendimiz (S.A.V), Kur’ân’ın okunduğu ve müzakere edildiği yerlere sekinet indiğini, Rabbimizin rahmet ve meleklerinin o meclisi kuşattığını beyan etmiştir.
Sekinet; Allâh’tan hakkıyla korkma duygusu, vakar, gönlün Kur’ân nuruyla dolarak huzura ermesi gibi anlamlara gelir. Ancak;
Kur’ân’ın en süratli okuyuş tarzı olan Hader usulünün bile hudutlarının aşıldığı, çoğu harflerin yutularak mananın ifsad edildiği ve merhum Kur’ân-ı Kerim hocamız Demirhan Ünlü’nün ifadesiyle ‘Kıraat haysiyetinin yok edildiği’ bir ortamda sekinetten söz etmek hiçte kolay olmuyor.
Ne yapılan hataları kalben düzeltmeye, ne de dinlemeye yetişemediğiniz bir Kur’ân tilavetinin sizde bıraktığı tüm etki, ne yazık ki sadece, bir gönül yorgunluğu olmaktan öte geçemiyor.

Oruç ayı olduğu kadar, aynı zamanda bir Kur’ân ayı olan Ramazan-ı Şerife ulaşmış bulunuyoruz. Korkarım Kur’ân yine, üzerinde hiçbir şekilde konuşulmadan, düşünülmeden okunmaya ve Kur’ân tilaveti, sanki sadece bu aya özgü bir ibadetmiş gibi, tüm hızıyla hatmedilmeye çalışılacaktır.
Yapabilenler için O’nun Ramazan ayında düzgün bir okuyuşla hatmedilmesi bir Sünnetin yerine getirilmesi açısından önemlidir. Asıl önemlisi ise; O’nun Ramazan ayından sonra da doğru bir telaffuzla okunmaya ve anlaşılmaya çalışılmasındaki sürekliliktir.
Zira Efendimiz (S.A.V); ‘Az da olsa, devamlı olan ibadetlerin, Allah katında daha makbul olduğunu’ ifade etmiştir.

Sonuç olarak;
Rabbimiz
in bizlerden Kur’ân-ı Kerim’e dair, nasıl olursa olsun, ama çokça okunsun diye bir isteği yoktur. Tam aksine Kur’ân-ı Kerim’de Mülk suresinde:
“Allah, hanginizin daha güzel amel yaptığını sınamak için hayatı ve ölümü yarattı” buyrulur.
Dikkat edilirse; hanginizin amelinin daha çok olduğu değil, daha güzel olduğu denilmektedir. Şu halde yaptığımız işleri ve ibadetleri Yüce Mevlamızın yanında değerli kılacak olan, onların sayıca çoklukları; nicelikleri değil, nasıl ifa edildikleri; yani nitelikleridir.

Son söz Sevgili Efendimiz‘in (S.A.V) olsun.
O’nun, her namazdan sonra mutlaka okunmasını tavsiye ettiği bu dua, konuyu en veciz bir şekilde özetleyecektir:
“Allahım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana güzel ibadet ve kulluk etmek için bana yardım eyle.” (Amin)

Hayırlı Ramazanlar dileğiyle,
Ankara’dan herkese; Selam, Sevgi, Saygılar

Ayşe Ünal AYDIN
 
19.07.2012

Bu haber toplam 3286 defa okundu

Haber Hakkındaki Yorumlar (8)

Tümü

fatma yegin Hocam gönlünüze, kaleminize sağlık... her şeyi o kadar güzel ifade etmişsiniz ki, Rabbim okuduklarımızla âmil olmayı nasip etsin inşaAllah bizlere. Rabbim razı olsun  29.09.2012 
güldane CANIM HOCAM SİZİ İYİKİ TANIMIŞIM.ELİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK.RABBİM HER DAİM YANINIZDA OLSUN SİZİ CANDAN SEVİYORUM  29.08.2012 
. Ayşe Ünal AYDIN: Aleyküm Selam Sıdıka ve Hatice Hanım; Okuyuşlarımız sadasındaki ahengi yansıtmış olsa, dinleyenlerin sıkılması veya dağılması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Yapılması gereken zor olsa da büsbütün imkansız değildir. Cemaatin hassasiyetinin gözetilmesi elbette önemlidir ama, Efendimiz(S.A.V)'in mübarek ruhaniyetinin hoşnutluğu daha da önemlidir. Konuya ilgi gösteren herkese teşekkürler. 19.08.2012 
sıdıka savran hayırlı bayramlar değerli hocam, yorumumuza cevap alabilecekmiyiz. salamlar 17.08.2012 
sıdıka savran selamün aleyküm hocam diğer yazılarınızda da olduğu gibi yine bizlerin gözünü açtınız bildiğimiz ama uygulama konusunda hassas davranmayıp aman cemaaat dağılmasın diyerek taviz verdiğimiz kuran tilaveti konusunda tavsiyelerinize uyacağım ve bu yazınızı mümkün oldukça çok kişinin okumasını sağlayacağım teşekkürler 10.08.2012 
A.hatice ilhan sevgili ayşe hanım yazdıklarınıza canıgönülden katılıyorum ama bu yeterli bilgiye sahip olmıyanlara yeterli bilgisi olupda alışkanlıkları öne geçenlere anlatılması ve uygulatılması zor bir konu ister istemez cemaat sıkılmasın diye hızlı okutuluyor saygılarımla  07.08.2012 
deniz yegin Elinize,gönlünüze sağlık Ayşe Hocam Rabbım kur'an-ı kerim i okuyup,anlayıp,yaşamayı ve ınsanlara sevdırmeyı hepimıze nasip etsin. inş.Rabbim ibadetlerimizi devamlı eylesın Allah sizden razı olsun. inş.deniz yegin....:)  02.08.2012 
selma akpınar Sevgili Ayşe Hocam, elinize sağlık. sizi tanıdıktan sonra Kuranı Kerim e olan duygularımı ve düşüncelerimi en güzel şekilde yazmışsınız. İyiki sizi tanıma fırsatım oldu iyiki sizden eğitim alabildim. Teşekkürler 20.07.2012 

Yorum yazabilmek için sistem girişi yapmanız gerekir.

       Benzer Haberler

Ayşe Ünal AYDIN: RAMAZAN AYI VE TERAVİH NAMAZI

Ayşe Ünal AYDIN: GÜLÜMSEYİN

Alim BAYHAN: DÜNDEN BU GÜNE DİN EĞİTİMİ VE İMAM-HATİP OKULLA

Ayşe Ünal AYDIN: YENİ NESİL TESETTÜR

Ayşe Ünal AYDIN:
"BİR AŞK HİKAY

Ayşe Ünal AYDIN:ZAMANIN ÖNEMİ VE YI

BAŞYAZI:"HİCRET" Ayşe Ünal

ANA-BABAYA İTAAT Mİ? İHSAN MI? Ayşe Ünal AYDIN

DENİZLİ’DEKİ BİR ETKİNLİĞİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Ayşe ÜNAL AYD

ÇOCUK EĞİTİMİNDE ŞEFKAT VE SORUMLULUK DENGESİ Alim BA

KUR'ÂN TİLAVETİNDE KEMİYET Mİ? KEYFİYE

Konuk Yazar Rasül ÇÖVÜT: YENİ EĞİTİM SİSTEMİNDE İMAMHATİP OR

"DENİZLİ '4+4+4'E HAZIR" TOPLAN

NASIL BİR UMRE?... Ayşe Ünal AY

GÜLLERİN EFENDİSİ A. Ünal AYDIN

"GÜLLERİN EFENDİSİ":EFENDİMİZİN HAYATI SETİ TAMAMLAND

DENİZLİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ AÇILDI

Konuk Yazar Dr.Müh.Haluk Günerman: "JAPONLAR HAKKINDA İKİ TE

SUEDA NUR TEKİN'DEN BİR HİKAYE: "ZEYNEP ile MERYEM

Başyazı: YILBAŞINDA NOEL BABA BEKLEYEN ÇOCUKLARIMIZ

Konuk Yazar: A. Cüneyt TEKİN: ŞEB-İ ARUS KAVUŞMA GECESİ

ÖMÜRLERİ RAMAZAN OLANLARIN AHİRETTEKİ BAYRAMLARI MÜBAREK

HATA VE SEVABIMIZLA

AHMET ŞİŞMAN HAKK'A YÜRÜDÜ.

Başyazı: "İSTANBUL’UN FETHİNDEN GÖNÜLLER FETHİNE"

"Din Eğitiminde Müslüman, Öz Vatanında Parya! ÖYLE Mİ?!!

Başyazı: "İSLAM’DA ÇALIŞMANIN EHEMMİYETİ"

Başyazı: “KUTLU DOĞUM HAFTASI”: HZ. PEYGAMBER SEVGİS

Başyazı: BİLGİSAYAR EĞİTİM İÇİN BİR FIRSAT MI? YOKSA TEHL

Başyazı: ÇOCUKLAR İÇİN DİN EĞİTİMİNİN LÜZUMU

 

 

Yeni Sayfa 1

   
   
E-Posta:
Şifre:
Beni Hatırla

Kaydol

Şifrem?

 

   Site İstatistikleri

   
  Bugünkü sayaç: 127
  Toplam sayaç: 1.180.576
  Toplam Doküman: 1063
  Üye Sayısı: 10097
   



Yeni Sayfa 1

duaistiyoruz@dinalemi.net

Tasarım-Hosting: Spark Bilişim