Din aleminin sanal buluşma platformu!
Yeni Sayfa 1

Favorilerime Ekle   Anasayfam Yap

Genel Sunumlar İlköğretim Sunumları İlköğretim ve Lise Sınıfları Ortak Sunumlar Lise Sunumları  
Yeni Sayfa 1
Ayşe Ünal AYDIN: RAMAZAN AYI VE TERAVİH NAMAZI

Üç aylardan söz edildiğinde, konuya ilgi gösteren hemen herkesin artık az-çok aşina olduğu bir hadis-i şerifin sıkça zikredildiğini duyarız:

“Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.”

Elbette bütün zamanların ve mekânların yegâne sahibi Hak Teâlâ’dır. Ancak O, bütün varlıkları kendi aralarında farklı olarak yaratmış, zaman içinde bir kısım gün ve geceleri, mekânda da bazı beldeleri diğerlerine üstün kılmıştır. Cuma, Arefe, Kadir ve Bayram gecelerinin diğer gecelere nispetle daha değerli olması gibi, Recep, Şaban ve Ramazan ayları da rahmet, mağfiret ve bereket yönünden diğer aylardan daha üstün ve faziletli kılınmıştır.

Aynı şekilde, Allah’ın evi demek olan Beytullah'ın bulunduğu Mekke şehri ile Efendimizin ravzasının bulunduğu Medine şehri de kudsiyet bakımından diğer yerlerden farklı kılınmış, bu beldelerde yapılan ibadetler Hak Teâlâ katında çok daha efdal sayılmıştır.

Allah Teâlâ’nın bazı zaman ve mekânları özel olarak seçip sevmesi, gerçekte biz kullarına olan sevgi ve merhametin bir tezahürüdür

Rabbimiz, bizlerden, af ve mağfiretinin coştuğu, her türlü ihsanının arttığı, ilahi lütuflarla dolu böyle günlere önem verip hürmet etmemizi istemiş, bu seçkin zamanlara gösterilen saygı ve ta’zimi bizler için, rızasını kazanma ve bağışlanma vesilesi kılmıştır.

Yüce Mevla’nın belki de, kullarına bahşettiği en büyük arınma ve bağışlanma fırsatı olan üç ayların son halkası, “rahmet ayı” olarak nitelendirilen mübarek Ramazan ayıdır.

Bu ayda bir yandan, her gün biraz daha zalimleşen nefisler oruç vasıtasıyla, açlıkla terbiye edilirken, diğer yandan da Kur’an-ı Kerim tilaveti gönülleri vahyin feyizli sadâsı ile buluşturacak, okunan mukabeleler evleri saadet asrının manevi iklimine taşıyacaktır.

Yine bu ayda, gündüzler kadar gecelerin değerlendirilmesi de önemli olduğundan Ramazan’a mahsus teravih namazı ile camiler özlediği cemaate kavuşacak, Sevgili Efendimizin bu sünneti hem cemaatle camilerde, hem de ferdi olarak evlerde ihya edilecektir.

Sevgili Peygamberimiz(S.A.V) Ramazan ayında teravih namazını kılmış ve;

“Kim Ramazanın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır”

buyurarak Ashabını bu namazı kılmaya teşvik etmiştir.

Görüldüğü gibi Hadis-i Şerifte, bu namazın, dini bir görev olduğuna inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek kılınması halinde, geçmiş günahların bağışlanmasına vesile olacağı müjdesi verilmektedir. Üstelik bağışlanan günahlar küçük veya büyük olarak bir kayda bağlanmamış olduğundan, her türlü günahın affedileceğini ümit etmek mümkündür.

Nafile bir namaz olan teravih, Ramazan gecelerinde yatsı namazından sonra kılınır. Rivayetlere göre Efendimiz Ramazanın son birkaç gecesi, mescidde teravih namazını cemaatle kıldırmış, ancak daha sonra, cemaatle eda edilmesi farz kılınır da, Müslümanlar onu yerine getirmekte güçlük çekerler endişesiyle, cemaatle kıldırmaktan vazgeçmiştir. Bu rivayetlerde teravihin kaç rekât olduğu belli değildir. Zira kuvvetli görüşe göre teravih namazı Efendimiz’in son Ramazan ayında eda edilmiş olduğundan, başka uygulaması olmadığı için rekât sayısı kesinlik kazanmamıştır.

Hz. Aişe Validemiz Efendimiz’in, Ramazan geceleri de dâhil, hiçbir gece on bir rekâttan fazla nafile namaz kılmadığını bildirmiştir. Buna göre Efendimizin kıldığı nafile namaz, üç rekâtlık vitir namazı hariç tutulacak olursa, sekiz rekâtı geçmemektedir.

Kaynakların ittifakla bildirdiğine göre, teravih namazı Hz. Ömer’in halifeliği zamanında, O’nun emri ile mescidde yirmi rekât olarak kılınmaya başlanmış, sonraki dönemlerde de hiç kimse, teravihin cemaatle yirmi rekât olarak kılınmasına karşı çıkmamıştır. Zira Sevgili Efendimiz, kendisinden sonra bir takım ihtilafların yaşanabileceğinden söz ederken;

“Benden sonra, benim sünnetime ve doğru yolda olan Raşit halifelerin sünnetine sımsıkı sarılınız”
buyurmuştur.

Burada asıl önemli olan, teravih namazının sekiz rekâtının müekked sünnet, yirmi rekâta tamamlanmasının müstehab olduğunun bilinmesidir. Çünkü bu durum teravih namazının sekiz rekât olarak da kılınmasına imkân sağlayacak, uzun bir namaz olmasından dolayı, bu namazı hiç kılmayan kimseler belki de böylelikle onu kılmaya başlayacaktır.

Kur’an kursunda görev yaptığım yıllarda, özellikle yetişkinlerin dersine girerken, onlarla Ramazan ayı ve değerlendirilmesi üzerine sohbetlerimiz oluyordu. Oruç ve Kur’an’dan sonra sıra teravih namazına gelince hemen her sene benzer sözleri duyar olmuştum.

Teravih namazları genel olarak kılınmaktaydı. Ancak hanım öğrencilerimiz iftara misafir davet etmişlerse yorgunluktan, iftar davetine gitmişlerse eve geç dönmekten dolayı, o günlerde teravih kılmıyorlardı. Yine küçük çocuğu olan öğrencilerimiz de camiye gidemedikleri için teravih kılamadıklarını ifade ediyorlardı. Esasen yaptıklarının doğru olmadığını kendileri de biliyorlardı ve bu durum onların canını sıkıyordu, ama yine de evde yirmi rekât kılmayı göze alamıyorlardı. Onlara böyle zamanlarda sekiz rekât olarak kılabileceklerini söylediğimde çok mutlu olmuşlar, o günden sonra, hiçbir zaman kazası olmayan bu namazı geçirmemeye söz vermişlerdi.

Bunları yazmaktaki amacım, teravihin rekât sayısında indirim yapmak, ya da yirmi rekât kılanları bundan vazgeçirmek değil, herhangi bir nedenle o gün teravihi terk etmeyi düşünenlere sekiz rekât olarak da kılabileceklerini hatırlatmaktır.

Sevgili Efendimiz, az da olsa, devamlı olan ibadetlerin Allah katında daha sevimli olduğunu bildirilmiştir. Böylelikle Ramazan ayı boyunca teravih namazında devamlılık sağlanmış olacak, Peygamber Efendimizin bu namazı kılanlara duyurduğu bağışlanma müjdesinden hiç kimse mahrum kalmayacaktır.

Teravih namazından maksat birazda Kur’an tilaveti ve onun dinlenilmesidir. Nitekim sahabenin teravih namazına baktığımızda onların kıraati hayli uzun tuttuklarını görmekteyiz.

Ülkemizde ise genellikle, teravih namazını bir an önce bitirmek için gereksiz bir acelecilik gösterilmekte, bu da cemaati kıyamda Kur’an ziyafetinden yoksun bırakmaktadır.

Tertil üzere bir okuyuş ve ta’dile riayet edilerek kılınan yatsı namazından sonra, teravih namazı en kısa, ama en hızlı kıraatle eda edilmekte, teravihten sonra, yalnızca Ramazan ayına mahsus olarak cemaatle kılınan vitir namazında yine aheste okuyuşa geri dönülmektedir.

Ne yazık ki; uzun olduğu gerekçesiyle, cemaati bıktırmamak adına, Ramazana özgü bu namaza hep negatif ayırımcılık yapılmakta, galiba teravihe biraz ayıp edilmektedir.

İstanbul’da bulunduğumuz günlerdeydi. Yaşları yedi- sekiz civarında olan komşu çocuklarını büyüklerinden izin alarak teravih namazına götürüyordum. Henüz namaz kılmayı tam olarak bilmediklerinden her selamdan sonra, hangi namaza niyet edileceğini fısıltı ile hatırlatmam gerekiyordu. Bir gün sıra tam da teravihe gelince aynı şeyi yapacaktım ki, onlardan biri;

“Ben teravih namazının başlayacağını zaten biliyorum” dedi.

Daha yatsı namazının sırasını bile tam olarak öğrenememişken teravihin başlayacağını nasıl biliyordu acaba? Eve dönüş yolunda kendisine bunu sorduğumda:

“Tabii biliyorum.” dedi. “Çünkü teravihden önce hoca koşmaya başlıyor.”

Hoca dediği müezzindi ve onun, kılınacak olan teravih namazına zemin hazırlamak üzere, tehlilde birdenbire yükselen temposunun çocuk lisanına yansıyan ifadesi böyleydi.

Bir Ramazan öncesi cami görevlileri ile yapılan bir toplantıda teravih namazının seri olarak kılınmasının nedenleri üzerinde konuşulmuş, görevliler bunu arz-talep meselesi olarak ifade etmişlerdi.

Demek ki, her ne kadar; “İmam bildiğini okur” denilmiş ise de, onların bildiklerini okuma şeklini cemaatin bu noktadaki isteği belirliyordu.

Geçmiş yıllarda pek çok kere, teravih kılan insanların hangi camide daha çabuk kılınıyorsa o camiyi tercih ettiklerini duymuştum. Cemaatin bu lüzumsuz talebi jet imamlar türetmiş, böyle camilerde kılınan namazlarda, rükünlerin düzgün ve yerli yerince yapılması demek olan ta’dil-i erkân ihlal edilmişti.

Son zamanlarda ise; özellikle Ramazan ayında yapılan umre ziyaretlerinde, mukaddes beldelerde kılınan teravih namazları ile ta’dil-i erkâna dair güzel alışkanlık kazanmış kimselerin, rükû ve secdelere yetişemedikleri için, cemaate devam edemediklerinden yakındıklarına şahit oluyoruz.

Pek tabidir ki; insanlar ilim, ahlak, fazilet ve takva bakımından eşit olmadıkları için, onların cemaatle namaz konusundaki istekleri de birbirinden farklı olacaktır.

Böyle bir durumda yapılması gereken, kişilerin isteğine göre davranmak değil, sünnete uygun olacak şekilde orta bir yol izlemek olmalı; Teravih namazı, cemaati bıkıp usandırmadan, ama aynı zamanda çok hızlı hareketlerle de yormadan, hakkıyla eda edilmelidir.

Sevgili Efendimizin; ”Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluştur” buyurduğu mübarek Ramazan ayının arefesinde bulunuyoruz. İlahi rahmetin bizleri her zamankinden daha çok kuşattığı bu ayda, cennet kapıları açılıp, cehennem kapıları kapanacak ve şeytanlar zincire vurulacaktır.

Yüce Mevlamız bizleri böyle bir aya kavuşturmakla, bizlere hatalarımızı düzeltme, yanlış alışkanlıklarımızdan vazgeçme, eksik ve noksanlarımızı tamamlama ve en önemlisi bu güne kadar işlediğimiz bütün günahlardan temizlenme fırsatı sunmaktadır.

O halde bu sayılı günleri bir yandan oruç ve Kur’an tilaveti, diğer yandan zekât, sadaka, iftar ve sahur gibi her türlü infakla değerlendirerek Rabbimizin rızasını kazanmaya çalışmalı, özellikle teravih namazlarını aksatmadan ve layıkıyla eda ederek, günahkâr olarak girdiğimiz bu aydan affedilmiş olarak çıkmaya azami gayret göstermeliyiz.

Sevgili Efendimiz, “Ramazan ayına ulaşıp ta bu ay çıkmadan kendini Cenab-ı Hakka affettiremeyen kimse için: ‘perişan olsun’ buyurmuştur. Rabbimizin af ve mağfiretinin en ziyade olduğu Ramazan ayında, ibadetlere kayıtsız kalmak suretiyle Efendimizin bu itabına muhatab olmaktan, böyle hazin bir akıbete uğramaktan Allah’a sığınırız.

Bu kutlu günlerin milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesi dileğiyle, Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun.

Ankara’dan herkese selam, sevgi, saygılar...

Ayşe Ünal Aydın
 
07.07.2013

Bu haber toplam 4263 defa okundu

Haber Hakkındaki Yorumlar (4)

Tümü

Ayfer Hüner Kusura bakmayın içimi çok acıtan şeyler olduğu için yazınız vesilesi ile bunları söylemek istedim istanbuldan selamlar... 01.08.2013 
Ayfer Hüner Son yıllarda yapılan ramazan eğlenceleri ile meydanları doldurduk ama aynı meydandaki camileri boşalttık belki iyi niyetlerle yapılıyor ama bu aya mahsus olan teravih namazını ihmal ediyoruz.Afrikalı müslümanlar şöyle bir soru sormuşlar çoğu zaman iftarda yiyecek birşey bulamıyoruz diyer günün orucuna niyet ediyoruz orucumuza bir zarar geliyormu.RABBİM bu güzel ay hürmetine bütün islam alemine hidayet huzur bereket ve uyanma nasip eylesin.ALLAH sizden ve cümlemizden razı olsun inşallah hocam... 01.08.2013 
sevil karaman hayırlı ramazanlar Ayşe ablacım...eline ve gönlüne sağlık ne güzel yazmışsın...Allah tüm dualarımızı kabul etsin... 28.07.2013 
A.hatice ilhan hayırlı ramazanlar dilerim teravih namazlarımızı kabuletsin niyetlerimiz halis içine karışanlar için hak bağışlar inşallahistanbuldan selamlar 22.07.2013 

Yorum yazabilmek için sistem girişi yapmanız gerekir.

       Benzer Haberler

Ayşe Ünal AYDIN: RAMAZAN AYI VE TERAVİH NAMAZI

Ayşe Ünal AYDIN: GÜLÜMSEYİN

Alim BAYHAN: DÜNDEN BU GÜNE DİN EĞİTİMİ VE İMAM-HATİP OKULLA

Ayşe Ünal AYDIN: YENİ NESİL TESETTÜR

Ayşe Ünal AYDIN:
"BİR AŞK HİKAY

Ayşe Ünal AYDIN:ZAMANIN ÖNEMİ VE YI

BAŞYAZI:"HİCRET" Ayşe Ünal

ANA-BABAYA İTAAT Mİ? İHSAN MI? Ayşe Ünal AYDIN

DENİZLİ’DEKİ BİR ETKİNLİĞİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Ayşe ÜNAL AYD

ÇOCUK EĞİTİMİNDE ŞEFKAT VE SORUMLULUK DENGESİ Alim BA

KUR'ÂN TİLAVETİNDE KEMİYET Mİ? KEYFİYE

Konuk Yazar Rasül ÇÖVÜT: YENİ EĞİTİM SİSTEMİNDE İMAMHATİP OR

"DENİZLİ '4+4+4'E HAZIR" TOPLAN

NASIL BİR UMRE?... Ayşe Ünal AY

GÜLLERİN EFENDİSİ A. Ünal AYDIN

"GÜLLERİN EFENDİSİ":EFENDİMİZİN HAYATI SETİ TAMAMLAND

DENİZLİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ AÇILDI

Konuk Yazar Dr.Müh.Haluk Günerman: "JAPONLAR HAKKINDA İKİ TE

SUEDA NUR TEKİN'DEN BİR HİKAYE: "ZEYNEP ile MERYEM

Başyazı: YILBAŞINDA NOEL BABA BEKLEYEN ÇOCUKLARIMIZ

Konuk Yazar: A. Cüneyt TEKİN: ŞEB-İ ARUS KAVUŞMA GECESİ

ÖMÜRLERİ RAMAZAN OLANLARIN AHİRETTEKİ BAYRAMLARI MÜBAREK

HATA VE SEVABIMIZLA

AHMET ŞİŞMAN HAKK'A YÜRÜDÜ.

Başyazı: "İSTANBUL’UN FETHİNDEN GÖNÜLLER FETHİNE"

"Din Eğitiminde Müslüman, Öz Vatanında Parya! ÖYLE Mİ?!!

Başyazı: "İSLAM’DA ÇALIŞMANIN EHEMMİYETİ"

Başyazı: “KUTLU DOĞUM HAFTASI”: HZ. PEYGAMBER SEVGİS

Başyazı: BİLGİSAYAR EĞİTİM İÇİN BİR FIRSAT MI? YOKSA TEHL

Başyazı: ÇOCUKLAR İÇİN DİN EĞİTİMİNİN LÜZUMU

 

 

Yeni Sayfa 1

   
   
E-Posta:
Şifre:
Beni Hatırla

Kaydol

Şifrem?

 

   Site İstatistikleri

   
  Bugünkü sayaç: 31
  Toplam sayaç: 1.182.134
  Toplam Doküman: 1063
  Üye Sayısı: 10097
   



Yeni Sayfa 1

duaistiyoruz@dinalemi.net

Tasarım-Hosting: Spark Bilişim